Diktatörlük üzerine Mustafa Mutlu

Diktatörlük üzerine Mustafa Mutlu

Diktatörlük... 


(04.11.2011)
Mustafa Mutlu
Vatan Gazetesi

Atatürk için "Diktatördü" diye buyurdu ya; aykırı sözlerle şöhret peşinde koşan kadın gazeteci... Ona "diktatör"ü ve "diktatörlüğü" anlatmaya çalışacağım bugün...


 ***

Diktatörlüklerde muhalefete tahammül edilmez, "Hadi oradan, hadi oradan" denilir.

Diktatörlüklerde yargı bağımsız değildir. Çünkü bağımsız yargıçlar cezalandırılmış ve meslek dışına itilmiştir.

Diktatörlüklerde savcılar halkın değil, iktidarın savcısıdır.

Diktatörlüklerde kitap, dergi, gazete toplatılır.

Diktatörlüklerde basılmamış kitaplar (!) bile toplatılır. Bu basılmamış kitapların basılmamış kopyalarını bulunduranlar suçlu ilan edilir.

Diktatörlüklerde fabrika değil, bol bol adalet sarayı ve cezaevi yapılır.

Diktatörlüklerde gazeteciler, aydınlar, bilim adamları, öğretim üyeleri, rektörler, parti yöneticileri, baş eğmeyen komutanlar, hukukun üstünlüğüne ve yargı bağımsızlığına sahip çıkan hukukçular, sivil toplum örgütlerinin yöneticileri cezaevine konulur.

Diktatörlüklerde parasız eğitim isteyen gençler bile cezaevine konulur.

Diktatörlüklerde millet sizi vekil bile seçer ama siz yine de cezaevinden çıkamazsınız.

Diktatörlüklerde yargılamalar, cezaevinin içindeki özel duruşma salonlarında yapılır.

Diktatörlüklerde savcılar binlerce sayfalık iddianame yazabilir ama sanıkların savunma hakları kısıtlanır.

Diktatörlüklerde uydurma ve sahte belgeler havada uçuşur.
 
Diktatörlüklerde iddia makamı iddiasını ispat etmez, sanıklar suçsuzluklarını kanıtlamak zorunda bırakılır. "Gizli tanık" ifadeleriyle kalem kırılır.

Diktatörlüklerde cezaevlerindeki tek kişilik hücreler bile "başkent"e görüntü aktaran kameralar tarafından 24 saat izlenir. Cezaevlerinde maddi ve manevi işkence yapılır.

Diktatörlüklerde gazete, dergi dağıtan çocuklar tutuklanır, işkencede ölür.

Diktatörlüklerde muhaliflerin tutukluluk süreleri o kadar uzatılır ki, cezaya dönüşür.

Diktatörlüklerde azılı katiller ve dolandırıcılar bile eğer yandaş ise, en fazla bir-iki ay içeride misafir edilip ağırlanır, sonra serbest bırakılır.

Diktatörlüklerde sadece cezaevleri değil, mahkemelerin duruşma salonları bile "başkent"e görüntü aktaran kameralarla donatılır. Duruşmaları "başkent"ten izleyen yetkililer, "bağımsız" görünümlü savcıların kulağına soru fısıldar ve sorulmasını ister.

Diktatörlüklerde yasalar, sadece muhalifleri bağlar.

Diktatörlüklerde "bizimkiler" ve "onlar" vardır. "Onlar"; iş bulamaz, göreve atanmaz, iş kuramaz, çocuklarını dershaneye göndermek için kredi alır ve ödeyemeyince intihar eder. "Bizimkiler"in çocukları hep hastadır; askerlik yapamaz... "Onlar"ın çocukları, üç haftalık eğitimle cepheye sürülür.

Diktatörlüklerde herkesin telefonu dinlenir, internetteki yazışmaları izlenir, girdiği siteler kaydedilir. İnternet siteleri kapatılır.

Diktatörlüklerde aykırı ses veren basın-yayın kuruluşlarına ağır vergi cezaları yağdırılır. Gazete ve televizyonların yöneticilerine sık sık "ayar" çekilir.

Diktatörlüklerde yolsuzluklardan, usulsüzlüklerden, diktatörlerin ailelerinin köşeyi dönme öykülerinden söz edilemez. Edenin hayatı söndürülür!

Diktatörlüklerde "saray soytarılığı" kurumu olur ve bu kadro silikonlu, botokslu şarkıcı tayfası tarafından gönüllü olarak doldurulur.

Diktatörlüklerde sadece yandaş medya değil; yandaş sermaye, yandaş sivil toplum örgütü, yandaş baro, yandaş bilim insanları yaratılır ve desteklenir.

Diktatörlüklerde dinci oluşumlar, tarikatlar ve cemaatler özenle korunur ve desteklenir.

Diktatörlüklerde sendikalar ya yoktur ya da göstermelik olarak vardır.

Diktatörlüklerde işçiler, öğrenciler hak arama eylemi yapamaz, bunun için sokağa çıkamaz.

Diktatörlüklerde ille de gösteri yapmak isteyen eylemciler önce biber gazıyla uyarılır, sonra da kışın ayazında buz gibi havuzlara atılarak kendilerine getirilir.

Diktatörlüklerde kadınlar, Dünya Kadınlar Günü"nde polis tarafından saçlarından sürüklenerek götürülür.

Diktatörlüklerde karikatür bile yasaklanır, çizenin canına okunur!

Diktatörlüklerde diktatör her gün bıkmadan konuşur. Bazen günde beş kez konuşur. Ama asla dinlemez. Hatta kendi davetiyle toplanan parlamentonun gizli oturumunda konuşulanları bile dinlemez.

Diktatörlüklerde devlet yoksul halktan, ödeyebileceğinin çok üzerinde vergi alır. Bu paranın küçük bir bölümüyle göstermelik işler yapar ve göz boyar; kalanını kamu ihaleleriyle yandaşlara aktarır.

Diktatörlüklerde sık sık "asılsız ihbarlar" yapılır.

Diktatörlüklerde bu asılsız ihbarlar gerekçe gösterilerek, devletin en gizli odalarına bile girilir, buralarda elde edilen bilgiler yandaş medyaya aktarılır.

Diktatörlüklerde "özgürlük", "demokrasi", "laiklik", "adalet" gibi kavramlardan çok sık söz edilir ve bu kavramların içi boşaltılır. Hiçbir diktatör, diktatör olduğunu kabul etmez, demokrat geçinir.

Diktatörlüklerde ülkeyi yönetenler, önlerinde eğilmeyen herkesi azarlar.

Diktatörlüklerde kutlama yapmak halka yasak, diktatör ve adamlarına serbesttir.

- Diktatörlüklerde bazı şarlatanlar televizyonlara çıkıp, ülkenin kurucularına "diktatör" diye hakaret edebilir...
 
***

Çok şükür ki (!) bugün bunları yaşamıyoruz... İşte bu yüzden, "Atatürk diktatördü" diyen o kadın yazar, "gerçek diktatörlük" nedir bilmiyor...

Kusurunu affedin!
 
*****

Günün Sorusu

Soru kendime:


Diktatörlükle yönetilmeyen bir ülkede yazdığım halde, neden böyle yazılardan sonra "Başıma bir şey gelir mi" diye korkuyorum?