Demokrasi mi? Benokrasi mi?
Demokrasi deyince mangalda kül bırakmayanlar aynaya bir kez olsun bakmayı, kendilerine zul görürler her nedense. Dünyaya yön veren Birleşmiş Milletler’in yapılanmasına bir göz atmak yeter bu saptamayı yapmak için. Birleşmiş Milletler fikri ilk olarak, II. Dünya Savaşı'nın bitiminde savaştan galip çıkan ülkeler tarafından, ülkeler arasındaki anlaşmazlığı ortadan kaldırarak ileride meydana gelebilecek ve kendi güvenliklerini tehdit edebilecek bir savaşın önüne geçebilmek !! amacıyla ortaya atılmıştır. Yani daha işin başında adaletsiz bir durumu ele alış vardır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi on beş ülkeden oluşmakta olup, bu üyelerden beşi daimi üye statüsündedir ve mutlak veto yetkisine sahiptir. Bu ülkeler ABD, Rusya, Çin Halk Cumhuriyeti, Birleşik Krallık ve Fransa'dır. Görüldüğü gibi tarihsel süreçte hepsinin ortak özelliği sömürgen ve kemirgen olmaları. Demokrasinin beşiği!! ve demokrasiye yön veren (bu yön verme nalıncı keseri şeklinde olsa da) ülkeler olmaları. Güvenlik Konseyinin karar alabilmesi için 9/15 oranı gerekli olup, daimi üyelerden herhangi birisinin aksi yönde oy kullanmaması gereklidir. Yani çoğunluğun sesi yerine, azınlığın dediği geçerli. Haklarını yemeyelim. Demedikleri geçerli değil allahtan. BM içtihatlarına göre Güvenlik Konseyi karar alırken veto yetkisine sahip üyelerden biri veya birkaçının oylamaya katılmaması bu üyelerin kararı veto ettiği anlamına gelmemektedir. Ne diyelim. Lütfetmişler. Tevazu göstermişler. Kısacası karar mekanizmasında gayet kalın bir “BİZOKRASİ” hakim.
Seçimlere az bir sürenin kaldığı önümüzdeki süreçte partilerin milletvekili adaylarının nasıl belirlendiğine bakınca aklıma geldi birleşmiş milletler güvenlik konseyinde ki bu antidemokratik veto hakkı. Dünkü Hürriyet gazetesinde Mehmet Y. Yılmaz aday listelerinin nasıl değerlendirildiğine değinmiş. Kısaca şu şekilde:
“MİLLETVEKİLİ aday listelerinin belirlenmesine artık sayılı günler kaldı. CHP 27 ilde önseçim,iki ilde aday yoklaması yaptı, geri kalan illerde milletvekili aday listeleri parti yönetimince belirlenecek.MHP'de önseçim yapılmayacak. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, daha önce yaptığı bir konuşmada “önseçim dışındaki yöntemleri daha uygun bulduğunu” söylemişti. Yani MHP'de milletvekili adaylarını parti yönetimi belirleyecek.AKP'de de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki 8 kişilik bir komisyon aday listelerini inceleyecek ve milletvekili adaylarını seçecek.Yani bir kez daha, parti liderlerinin seçilmesini uygun gördüğü isimler listelere yazılacak ve biz de gidip o listelere oy vereceğiz.TBMM, içinden seçtiği hükümeti doğru dürüst denetleyemiyor çünkü o hükümetin başında kendilerini seçip, oraya gönderen bir lider oturuyor.Milletvekilleri, önceden imzaladıkları boş kâğıtlarla kendilerinin bile haberdar olmadıkları kanun teklifleri verecekler, sonra da parmak kaldırıp o kanunları kabul edecekler. Denetim görevi ise hiçbir şekilde yerine getirilmeyecek, en basit soru önergeleri bile yanıtlanmadan öylece kalacak.”
Bu ne perhiz bu ne demokrasi turşusu mu desek. Hem sürekli demokrasiden, haktan, hukuktan, adaletten söz edeceksin, hem de ibre senin avucunda olacak. Adayları merkez ya da lider belirleyecek. Bunun adı da parti içi demokrasi değil, olsa olsa PARTİ İÇİ BENOKRASİ olur. Aslında siyasal partiler yasasını değiştirmek de gerekmiyor. Eğer demokrasi inancı taşınıyorsa parti tüzüğüne konulması gereken topu topu bir madde. “Milletvekili adayları her ilde parti üyelerinin ya da delegelerinin vereceği oylarla belirlenir”. Ne diyelim. Dileriz CHP’nin 27 ilde yaptığı önseçim bundan sonra ki süreçte parti tüzüklerine böyle bir maddenin eklenmesi için örnek bir adım olur. Kısacası bu ülkede demokratik olmak için tüzük değil büzük lazım. Can Yücel’in kemikleri çınlasın.
Bunlarda İlginizi Çekebilir