Nazım ve Ritsos

Nazım ve Ritsos

Nazım ve  Yannis Ritsos

Yaşadıkları zaman diliminde bağımsız, humanist ve evrensel duruşlarıyla tüm insanlığa mal olmuş çağdaş ozanlar vardır. Nazım Hikmet, Pablo Neruda ve Louis Aragon ile birlikte çağımızın en büyük ozanlarından biri de hiç kuşkusuz Yunan şairi Yannis Ritsos’tur. Başka bir deyişle Türk ulusu için Nazım Hikmet neyi ifade ediyorsa Yunan ulusu içinde Yannis Ritsos onu ifade eder. Ritsos bir konuşmasında Nazım’a duyduğu hayranlığı şöyle dile getirmiş: “Yunanistan’ı humanizmanın vatanı olduğu için severim. Kendi dilimle konusmadığım zaman duygu ve düsüncelerim yoksullasır. Her ozan bu tedirginliği duyar. Nazım da öyleydi. Yazabilecek kadar Fransızca ve Rusça bilmesine rağmen Türkçe’den baska dil kullanmadı”
 
Yine Ritsos “Bir ad, müzik ve evrene dönüşünce” isimli şiirinde Nazım’la ilgili duygu ve düşüncelerini şöyle mısralara dökmüştür:
 
Nâzım kardesim
mavi gözlü Nâzım
mavi yüreğin
ve daha da mavi düşlerinle
sen ki, karanlığa derin derin
baktığın zaman.
en ufak bir kin duymadan,
karanlığı bile mavileştirirsin
 
Nâzım
senin, kücük sokak calgıcılarını gördüm
Galata köprüsü üstünde.
senden birkac dize saklıydı
keman kutularının icinde.
bulutlara bakarak bekliyorlardı
onları soyleyebilecekleri günü.
bazen, bir keman Nâzım,
sıkılmıs bir yumruk gibidir
ve sıkılmış yumruğun icinde
bir kanat gizlidir
 
İşte böyle Nâzım.
hangi zindandan
gecenin, hangi köşesinden
hangi ölümden, olursa olsun
gülümsüyorsun.
dünyanın gülümseyişini koruyan
o masmavi gülümseyişinle

Sen bizi oyle cok sevdin,
biz seni oyle cok sevdik ki,
küçük adınla cağırır herkes seni.
herkes, sen der sana
Fransa da, Rusya da, Yunanistan da
Aragon da, Nâzım.
ben de, Nâzım
özgürlük ki, adlarından biridir senin
o senin, en güzel adın
Merhaba Nâzım.
 
Ritsos’un şiirinde umutsuzluğa yer yoktur. Ona göre ozan karanlıkta görebilen insandır. Şiirlerindeki teatral kurgu gücü, çevremizdeki her şeyi görsel olarak resmetmemize olanak tanır. Şiirin yalnızca entelektüeller tarafından değil, tersane işçileri, balıkçılar ve taksi şöförleri tarafından da bilinmesi gerektiğinin özlemini duymuş ve bunu ülkesinde gerçekleştirmiştir. Ömrünün sonuna kadar şiir yazarak ve resim yaparak yaşamıştır. Çünkü bu onun varoluş biçimidir. 1977 yılında uluslar arası barış ödülünü alan Yannis Ritsos’un Barış isimli şiiri yakın tarihe ışık tutan ve insan eliyle yaratılan felaketlerin nasıl ortadan kaldırılabileceğini anlatan destansı bir şiirdir.  
 

Barış

Çocuğun gördüğü düştür barış.
Annenin gördüğü düştür barış.
Ağaçlar altında söylenen, sevda sözleridir barış.

Akşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle, döner ya baba
elinde yemiş dolu bir sepet;
ve serinlesin diye su,
pencere önüne konmuş, toprak bir testi gibi,
ter, damlalarıyla alnında...
barış budur işte.

Evrenin yüzündeki, yara izleri kapandığı zaman,
ağaçlar dikildiğinde, top mermilerinin açtığı çukurlara,
yangının, eritip tükettiği yüreklerde
ilk tomurcukları belirdiği zaman umudun,
ölüler, rahatça uyuyabildiklerinde, kaygı duymaksızın artık,
boşa akmadığını bilerek kanlarının,
barış budur işte.

Barış, sıcak yemeklerden tüten, kokudur akşamda
yüreği, korkuyla ürpertmediğinde, sokaktaki, ani fren sesi
ve çalınan kapı, arkadaşlar demek olduğunda sadece.
Barış, açılan bir pencereden, ne zaman olursa olsun
gökyüzünün dolmasıdır içeriye.

Bir tas sıcak süttür barış, ve uyanan bir çocuğun, gözlerinin önüne tutulan kitaptır.
Başaklar uzanıp, 'ışık! ışık! ' diye fısıldarken birbirlerine!
Ufkun yalağından taşarken ışık
Barış budur işte.
Kitaplık yapıldığı zaman, hapishaneler
geceleyin, kapı kapı dolaştığı zaman bir türkü
ve dolunay, taptaze yüzünü gösterdiği zaman, bir bulutun arkasından
cumartesi akşamı, berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi gibi;
barış, budur işte.

Geçen her gün, yitirilmiş bir gün değil de
sevinç yapraklarını, akşamın içine salan, bir kök olduğu zaman
Kazanılmış bir gün, hak edilen bir uyku, olduğu zaman.
Acıyı kovmak için, zamanın dört bucağından,
güneşin, ışıktan çizmelerini hemen çektiğini, duyabilmektir barış
 
Barış, ışın demetleridir, yaz tarlalarında,
iyilik alfabesidir, mısralarında şafağın.
Herkesin 'kardeşim' demesidir birbirine,
yarın yeni bir dünya kuracağız' demesidir;
ve kurmamızdır, bu dünyayı türkülerle.
Barış budur işte.

Ölüm, çok az yer tuttuğu gün, yüreklerde,
mutluluğu gösterdiğinde, güven dolu parmağı yolların,
ozan ve emekçi insan, eşitlikle çekebildiği gün içlerine,
büyük karanfilini alacakaranlığın...
barış, budur işte.

Barış, sımsıkı kenetlenmiş, elleridir insanların
sımsıcak bir ekmektir o, masası üstünde dünyanın.
Barış, bir annenin, gülümseyişinden başka bir şey değildir.

Ve toprakta, derin izler açan sabanların
tek bir sözcüktür, yazdıkları: Barış.
Dizelerimin, rayları üzerinde
buğday ve güller yüklenmiş
geleceğe doğru yol alan, bir trendir barış
 
Kardeşlerim,
barış içinde, derin derin soluk alıyor, tüm dünya
bütün düşleriyle
Verin ellerinizi kardeşlerim
Barış budur işte.
 
Ege denizinin iki kıyısını buluşturan, bu güzel ve anlamlı akşamda, tüm insanlığa mal olmuş bu iki çağdaş ozanı, saygıyla anıyorum.
 
Can Ceylan