Babalar günü için

Babalar günü için

Babalar günün kutlu olsun. Gözün arkada kalmasın. Sen bu dünyadan terki diyar ettiğinden beri memleketimiz,  çağdaşlık ve demokratikleşme adına  -en ileri noktaya ifadesi yetersiz kalır-  dorukları allak bullak etmiş durumda. Çağdaş değerlerimize kastetmek isteyen, cumhuriyet kazanımlarımızı yok etmek isteyen, Atamızın ilke ve devrimlerini yıkmak isteyen nice yarım porsiyon, kendini bilmez aydın, darbeci ve Ergenekoncu paşa, ulusal  irademize ambargo koymak isteyen milletvekili “müsveddeleri” birer ikişer, apar topar gece baskınlarıyla, delilleri karartamadan, yurtdışına sıvışamadan kıskıvrak tevkif ve bertaraf ediliyor, etkisiz hale getiriliyor. Sanat eserlerimizin içine tükürülmüyor, sanat eserlerimiz, heykellerimiz ucube denilerek yerle yeksan edilmiyor, muhalif oyun sergilediler, iktidara yalakalık yapmadılar diye devlet tiyatrolarımız devletin yardımından mahrum bırakılmıyor. Gençlerimiz coplanarak, biber gazı sıkılarak, saçlarından sürüklenerek dayak manyağına çevrilmiyor. Yargımız  son derece bağımsız ve hür, polisimiz son derece hoşgörülü. Üniversitelerde konuşma yaptığı sırada protesto edilen bakanlarımız  öylesine demokratiklerki protestocu öğrenciyi kolluk kuvvetlerine hırpalattırmadan bizzat kürsüye çağırarak konuşturuyor, başını okşuyor, sırtını sıvazlıyor. Görsen şaşarsın, nutkun tutulur. Atamızın bile Nutku” tutulmuş durumda. Ulusal bayramlarımız okullarda, meydanlarda, stadyumlarda, coşku içerisinde kutlanıyor. Atatürk anıtlarımız konulan çelenklerden adeta çiçek dağına dönmüş, sevgi çemberine alınmış durumda. Atamızın “Yurtta barış, dünyada barış” sözü dış ilişkilerimizde adeta bir bayrak oldu. Asla ve kat’a hiçbir ülkenin içişlerine karışmıyor, hiçbir süper gücün emperyal planlarına alet olma gafletine düşmüyoruz. Milletimiz öylesine birbirine kenetlenmiş haldeki “Ne mutlu Türküm diyene” nidaları herkesin diline pelesenk olmuş durumda. Eğitim sistemimiz “dört artı dört artı dört” gibi sapına kadar laik, demokratik ve muhteşem bir projeyle dört nala koşuyor. Hani Nazım’ın “Dört nala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim” şiirinde söylediği gibi. Ülkemizin değerleri “Deniz”ler şöyle dursun, okyanusları aşmış, bir dünya markası olmuş durumda. Aradaki bu uzun ve kahredici mesafe, Ahmet Arif’in “Hasretinden prangalar eskittim, zemheri de uzadıkça uzadı, bak bıyığım buz tuttu üşüyorum ben, seni baharmışsın gibi düşünüyorum” dizelerinde dile getirdiği gibi en güzide insanımızı derin bir üzüntü ve kedere gark ediyor . Uzun lafın kısası “Ortalık Gül’lük, etrafımız Gülen’istanlık”. Allah seni inandırsın, “Atam sen rahat uyu, bekçisiyiz cumhuriyetin” diye marşlar söylemek geliyor içimizden. Boğazımız düğüm düğüm… Çağdaş değerlerimize kastetmek isteyen, cumhuriyet kazanımlarımızı yok etmek isteyen, Atamızın ilke ve devrimlerini yıkmak isteyen nice yarım porsiyon, kendini bilmez aydın, darbeci ve Ergenekoncu paşa, ulusal  irademize ambargo koymak isteyen milletvekili “müsveddeleri” birer ikişer, apar topar gece baskınlarıyla, delilleri karartamadan, yurtdışına sıvışamadan kıskıvrak tevkif ve bertaraf ediliyor, etkisiz hale getiriliyor. Sanat eserlerimizin içine tükürülmüyor, sanat eserlerimiz, heykellerimiz ucube denilerek yerle yeksan edilmiyor, muhalif oyun sergilediler, iktidara yalakalık yapmadılar diye devlet tiyatrolarımız devletin yardımından mahrum bırakılmıyor. Gençlerimiz coplanarak, biber gazı sıkılarak, saçlarından sürüklenerek dayak manyağına çevrilmiyor. Yargımız  son derece bağımsız ve hür, polisimiz son derece hoşgörülü. Üniversitelerde konuşma yaptığı sırada protesto edilen bakanlarımız  öylesine demokratiklerki protestocu öğrenciyi kolluk kuvvetlerine hırpalattırmadan bizzat kürsüye çağırarak konuşturuyor, başını okşuyor, sırtını sıvazlıyor. Görsen şaşarsın, nutkun tutulur. Atamızın bile Nutku” tutulmuş durumda. Ulusal bayramlarımız okullarda, meydanlarda, stadyumlarda, coşku içerisinde kutlanıyor. Atatürk anıtlarımız konulan çelenklerden adeta çiçek dağına dönmüş, sevgi çemberine alınmış durumda. Atamızın “Yurtta barış, dünyada barış” sözü dış ilişkilerimizde adeta bir bayrak oldu. Asla ve kat’a hiçbir ülkenin içişlerine karışmıyor, hiçbir süper gücün emperyal planlarına alet olma gafletine düşmüyoruz. Milletimiz öylesine birbirine kenetlenmiş haldeki “Ne mutlu Türküm diyene” nidaları herkesin diline pelesenk olmuş durumda. Eğitim sistemimiz “dört artı dört artı dört” gibi sapına kadar laik, demokratik ve muhteşem bir projeyle dört nala koşuyor. Hani Nazım’ın “Dört nala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim” şiirinde söylediği gibi. Ülkemizin değerleri “Deniz”ler şöyle dursun, okyanusları aşmış, bir dünya markası olmuş durumda. Aradaki bu uzun ve kahredici mesafe, Ahmet Arif’in “Hasretinden prangalar eskittim, zemheri de uzadıkça uzadı, bak bıyığım buz tuttu üşüyorum ben, seni baharmışsın gibi düşünüyorum” dizelerinde dile getirdiği gibi en güzide insanımızı derin bir üzüntü ve kedere gark ediyor . Uzun lafın kısası “Ortalık Gül’lük, etrafımız Gülen’istanlık”. Allah seni inandırsın, “Atam sen rahat uyu, bekçisiyiz cumhuriyetin” diye marşlar söylemek geliyor içimizden. Boğazımız düğüm düğüm…